WordReference English-Turkish Dictionary © 2025:
| Temel Çeviriler |
| fail⇒ vi | (not succeed) | başarısız olmak, başarısızlığa uğramak f. |
| | | başaramamak, becerememek f. |
| | The plan failed because they ran out of money. |
| | Paraları bittiğinden planları başarısız oldu (or: başarısızlığa uğradı). |
| | Bu işi de başaramadık, ne yapmalıyız bilmiyorum. |
| fail to do [sth] vi + prep | (not succeed in doing [sth]) | başaramamak geçişli f. |
| | | başarısız olmak f. |
| | They failed to deliver the package in time. |
| fail to do [sth] vi + prep | (omit, neglect) | ihmal etmek f. |
| | | atlamak f. |
| | The directions failed to mention that the road was closed. |
| | ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Yolu tarif ederken yolun kapalı olduğunu belirtmeyi ihmal ettiler. |
| fail vi | (not pass an exam) (sınav) | kalmak f. |
| | | geçememek f. |
| | | başarısız olmak f. |
| | The teacher told Marge that she would fail if she didn't study harder. |
| fail [sth]⇒ vtr | (not pass) (sınav, vb.) | geçememek, verememek geçişli f. |
| | Bobby failed the exam. |
| | Sarah was failing math so her parents got her a tutor. |
| fail [sb]⇒ vtr | (disappoint) | hayal kırıklığına uğratmak geçişli f. |
| | (birisine) | sözünü tutmamak f. |
| | The employee failed his manager by not finishing the report on time. |
| fail n | informal (failure, mistake) | hata i. |
| | | başarısızlık i. |
| | The soup I made was definitely a fail because it just didn't taste right. |
| Ek Çeviriler |
| fail n | (rejection in a test) (sınavda) | kalma i. |
| | | zayıf not i. |
| | He did very badly in his biology test, and was given a fail. |
| fail⇒ vi | (lose strength) | güçten düşmek, kuvvetten düşmek geçişsiz f. |
| | | zayıflamak geçişsiz f. |
| | Karen's strength was failing after running for ten kilometres. |
| | My grandfather is very old now and starting to fail. |
| fail vi | (stop functioning) (makina, vb.) | bozulmak, arızalanmak geçişsiz f. |
| | The machine failed around four pm. |
| fail vi | (go bankrupt) | iflas etmek geçişsiz f. |
| | The typewriter company failed when people started using computers. |
| fail vi | (run out, be exhausted) | tükenmek f. |
| | | bitmek f. |
| | The expedition's supplies were failing and they turned back. |
| fail [sth]⇒ vtr | (reject) | reddetmek, geri çevirmek geçişli f. |
| | The quality inspector failed the parts that were defective. |
| fail [sb]⇒ vtr | (give student poor mark) (sınıfta, sınavda, vb.) | bırakmak f. |
| | (dersten, vb.) | geçirmemek f. |
| | | zayıf not vermek f. |
| | The examiner failed me because I didn't check my mirror before pulling out. |
WordReference English-Turkish Dictionary © 2025: