| Temel Çeviriler |
| accept [sth]⇒ vtr | (answer affirmatively) | kabul etmek, olumlu cevap vermek geçişli f. |
| | | razı olmak, kabullenmek geçişli f. |
| | He accepted the invitation to the party. |
| | Partiye katılmayı kabul etti. |
| | Bu berbat durumu kabullenmemiz mümkün değil. |
| accept [sth] vtr | (as payment) (ödeme olarak) | kabul etmek, almak geçişli f. |
| | We accept cash and credit cards as payment for merchandise. |
| | Nakit veya kredi kartıyla yapılan ödemeleri kabul ediyoruz. |
| accept [sth] vtr | (consent to) | kabullenmek geçişli f. |
| | | boyun eğmek f. |
| | The losing army accepted the terms of surrender. |
| accept [sth] vtr | (believe) | kabul etmek geçişli f. |
| | I can't accept your excuse; it doesn't make sense. |
| accept [sth] vtr | (receive) | teslim almak, almak geçişli f. |
| | She accepted the shipment from the deliveryman. |
| | Kadın, malı dağıtımcıdan teslim aldı. |
accept [sth],
accept that⇒ vtr | (tolerate, agree with) | kabullenmek geçişli f. |
| | She cannot accept that he is married to someone else now. |
| | Yapılan açıklamayı kabullendi. |
| accept [sb]⇒ vtr | (person: approve of) (birisini) | onaylamak geçişli f. |
| | Her father never really accepted her boyfriend. |
| accept⇒ vi | (accept a gift, offering) (hediye, teklif, vb.) | kabul etmek f. |
| | When offered a meal by your host, it is polite to accept. |