Çevrimiçi Dil Sözlükleri

mutluluk

Temel Çeviriler
Türkçe		İngilizce
mutluluk		happiness

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

Temel Çeviriler
İngilizce		Türkçe
happiness n	uncountable (contentedness)	mutluluk, sevinç, saadet i.
	They say that you can't buy happiness.
	İnsanların mutluluğu satın alamadığı söylenir.
bliss n	(joy, happiness)	mutluluk, saadet, bahtiyarlık i.
	Ellen had never experienced bliss before she met her spouse.
elation n	(intense joy)	yoğun haz, mutluluk, sevinç i.
	Andy couldn't hide his elation about his promotion.
exhilaration n	(feeling of elation)	neşe, sevinç, mutluluk i.
	The wonderful news filled the family with exhilaration.
felicity n	literary (happiness)	mutluluk i.
		saadet i.
	We pray for health and felicity in the new year.
well-being, wellbeing n	(health, happiness)	sağlık i.
		sıhhat i.
		esenlik i.
		mutluluk i.
	Parents should ensure the well-being of their children.
pleasure n	(agreeable feeling)	memnuniyet, mutluluk i.
	It's a pleasure to meet you.
	Sizinle tanışmaktan mutluluk duydum.
heaven n	figurative (state of great happiness)	mutluluk, saadet i.
	This is just heaven. Why can't we live in the Caribbean?
welfare n	(happiness)	mutluluk, saadet i.
		selamet i.
	I'm concerned for your welfare and don't like to see you unhappy.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

Ek Çeviriler
İngilizce		Türkçe
weal n	archaic (well-being, prosperity)	refah i.
		gönenç i.
		saadet, mutluluk i.
	The master claimed that he was punishing the boys for their own weal.
cheerfulness n	(good spirits, happiness)	neşe i.
		keyiflilik i.
		mutluluk i.
	Paul has never exactly been known for his cheerfulness.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

Bileşik Şekiller:
İngilizce		Türkçe
bliss n	(Christianity: happiness of heaven) (cennette)	sonsuz mutluluk, sonsuz neşe i.
	As a Christian, Brenda believes that after death she will ascend to heaven and eternal bliss.
blissful adj	(situation, conditions: happy)	mutlu eden, mesut eden, haz veren s.
		mutluluk dolu s.
	The children were staying overnight at their grandparents' house, so Jennie and I woke to blissful silence.
cheerful adj	(sth: sounding happy)	neşelendirici, keyifli, mutluluk veren s.
	The cheerful birds sang in the trees.
ecstasy n	(joy, euphoria)	aşırı mutluluk/coşkunluk i.
		vecd i.
	Many of the saints reported experiences of religious ecstasy.
euphoria n	(joy, elation)	aşırı mutluluk/coşku/neşe i.
	The medication sent the patient into a state of euphoria.
feel-good adj	informal (that causes happiness)	mutluluk veren s.
		mutlu eden s.
		neşelendiren s.
feelgood adj	informal (movie, etc.: uplifting)	neşelendirici s.
		mutluluk verici s.
		moral yükselten s.
	Rita enjoys feelgood comedy movies.
happy to do sth expr	(willing to do) (bir şeyi yapmaktan)	memnun olmak, mutluluk duymak f.
	If you're hungry, I'm happy to fix you a snack.
joyous adj	(occasion: causing joy)	sevindirici, sevinç verici, mutlu eden, mutluluk veren s.
	What joyous occasion brings you to town?
nirvana n	figurative (state of bliss)	salt mutluluk hali, nirvana i.
	Swedish massage brings me into a state of nirvana.
paradise n	figurative (supreme happiness) (mecazlı)	büyük mutluluk i.
	Henry thought spending the rest of his life with Susan would be paradise.
rejoice in doing sth v expr	formal (express joy)	-den zevk almak f.
		-den mutluluk duymak f.
	We rejoice in wishing you a happy anniversary.
welfare n	(well-being)	refah, rahat, sağlık ve mutluluk i.
	I'm worried about the welfare of the children.
	Çocuklarımın refahı konusunda endişeliyim.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

mutluluk' sözcüğü/sözcükleri ile ilgili forum tartışmaları:

• Go to Preferences page and choose from different actions for taps or mouse clicks.

"mutluluk" için Google Çeviri'nin tercümesine göz atabilirsiniz.

Diğer dillerde: İspanyolca | Fransızca | Portekizce | İtalyanca | Almanca | Hollandaca | İsveççe | Polonyaca | Romence | Çekçe | Yunanca | Çince | Japonca | Korece | Arapça